Dört Elle Sarılmak Deyimi ile Anlatılmak İstenen Nedir?
İstanbul’da yaşıyorum ve her gün karşılaştığım binlerce insanın farklı ruh hallerini gözlemliyorum. Toplu taşımada, ofiste, akşamları ise evde ya da bir kafede… Her birimiz farklı bir dünyada yaşıyoruz ama bazen de tek bir kelime, bir deyim tüm bu dünyaların kesiştiği noktayı oluşturuyor. Son zamanlarda kafamı kurcalayan bir deyim var: “Dört elle sarılmak.” Ne kadar basit bir deyim gibi gözükse de, aslında içinde çok daha derin bir anlam barındırıyor. Peki, dört elle sarılmak deyimi ile anlatılmak istenen nedir? Hadi biraz bu deyimi açalım, hem dilsel hem de toplumsal anlamda ne ifade ettiğini keşfedelim.
Dört Elle Sarılmak Deyiminin Kökeni
Aslında bu deyimi düşünürken, aklıma gelen ilk şey çocukluğumdan bir anı. Annemle babamın bazen çok sıkışık bir günün sonunda, birbirlerine sıkıca sarıldıklarını hatırlıyorum. O an, her şeyden arınmış, sadece o anın değerini taşıyan bir sıcaklık vardı. Bu deyim de aslında böyle bir anı simgeliyor olabilir mi? Bunu çok düşündüm. Dört elle sarılmak deyimi, kelime anlamıyla birine sarılmanın, ona duyulan sevgiyi, ilgiyi tam anlamıyla hissettirmenin bir şekli olarak ortaya çıkmış olabilir. Tıpkı birine gerçekten tüm kalbinizle yaklaşmak gibi…
Bu deyim, temelde iki kişi arasındaki sıkı, samimi ve içten bir ilişkiyi tanımlar. Özellikle, duygusal bağın güçlü olduğu bir durumda, bir kişiye karşı duyulan derin sevgi ve ilgiyi ifade eder. Gerçekten de, birine dört elle sarılmak, sadece fiziksel bir temas değil, aynı zamanda duygusal bir bağ kurma arzusudur. Hem kelime anlamı hem de duygusal yansıması çok güçlüdür. Ancak, bu deyimin arkasında sosyal anlamda neler olduğuna biraz daha odaklanalım.
Dört Elle Sarılmak: Bir Bağ Kurma Çabası mı?
Bugün, çevremizdeki insanlara bakınca, belki de dört elle sarılmanın anlamı daha da derinleşiyor. İstanbul gibi kalabalık bir şehirde, sürekli bir koşuşturma içerisindeyken, birine gerçekten sarılmak, ona gerçekten zaman ayırmak o kadar zorlaşabiliyor ki… Çalışma saatleri, trafikte geçen zaman, akşamları yorgunluk derken, insanlar birbirlerinden kopuyor gibi hissedebiliyorlar. Dört elle sarılmak deyimi, aslında bu kopuklukları aşma çabası olabilir mi? İnsanlar, bazen sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da birbirlerine sarılmak, onları gerçekten içtenlikle dinlemek, anlamak isterler. Ama bir türlü o fırsatı bulamazlar.
Çalıştığım ofiste de bazen, günün yorgunluğuyla, herkesin birbiriyle olan ilişkisi daha yüzeysel hale gelebiliyor. Ama bazen bir arkadaşımın ya da iş arkadaşımın dertlerini dinlerken, o kadar içten ve derinden sarıldığımı hissediyorum ki, bu kelimeyi daha anlamlı bir şekilde hatırlıyorum: dört elle sarılmak. Duygusal olarak o an gerçekten birine yaklaşmak, ona kendini değerli hissettirmek… Bu, aslında hepimizin ihtiyaç duyduğu bir şey değil mi? İşte bu deyim, belki de tam da bu ihtiyaçları simgeliyor: birine gerçekten ulaşmak, ona değer vermek ve onunla güçlü bir bağ kurmak.
Dört Elle Sarılmak ve Sosyal Adalet: Duygusal Bağlar ve Eşitlik
Toplumsal bağlamda baktığımda ise dört elle sarılmak deyiminin daha farklı anlamlar taşıdığına inanıyorum. Çünkü bazen, duygusal bağlar, toplumsal eşitsizlikler nedeniyle zayıflar. Herkesin aynı duygusal desteği almadığı bir toplumda yaşıyoruz. Kaybetmekten korktuğumuz ya da yalnız hissettiğimiz zamanlarda, başkalarına dört elle sarılmanın bir lüks olduğunu hissedebiliyoruz. Örneğin, işyerinde bazı insanlar arasında daha fazla sevgi ve destek varken, diğerleri daha yalnız kalabiliyor. İyi bir ilişki kurmak, sadece fiziksel değil, duygusal bağlarla da ilgilidir. Bu bağları oluşturmak için fırsatlar yaratmak, belki de bu deyimin toplumsal anlamını en iyi şekilde açıklıyor.
İstanbul’da sokakta yürürken, bazen kalabalıklara bakıyorum ve düşünüyorum: Ne kadar çok insan birbiriyle fiziksel olarak yan yana ama duygusal olarak o kadar uzak. Birbirimize dört elle sarılmaya, duygusal bağ kurmaya ne kadar ihtiyacımız var? Bu, sadece bir sevgi gösterisi değil, toplumsal adaletin bir yansıması da olabilir. Farklı sosyal sınıflardan, farklı etnik kökenlerden gelen insanlar arasında gerçek bağlar kurmak, belki de toplumsal eşitlik ve adaletin önemli bir parçasıdır.
Sonuç: Dört Elle Sarılmak, Sadece Fiziksel Bir Hareket Mi?
Bir yanda, işyerinde geçen yoğun bir gün, diğer yanda dostlarla paylaşılan içten sohbetler. Dört elle sarılmak deyimi, aslında bu iki dünyayı birleştiren bir köprü olabilir. Sadece fiziksel bir hareket değil, duygusal bağ kurma isteği, birine içtenlikle yaklaşma arzusudur. Toplumsal hayatta birbirimize daha yakın olmak, daha fazla değer vermek, gerçekten içten bir şekilde birbirimize dört elle sarılmak, belki de hepimizin ihtiyacı olan şeydir. Kim bilir, belki de bu deyim, toplum olarak birbirimize daha çok yaklaşmamız gerektiğinin bir hatırlatıcısıdır.